Çocuğun mu var…
Sıra dışı bir araştırmanın sonuçlarına göre, en büyük mutluluk kaynağı çocuklar, aynı zamanda en büyük stres kaynağı, öyle ki test sonuçlarına bakıldığında çocuksuz çiftler daha mutlu çıkıyor.
Çocuk sahibi olanlar, bir insanın kendisinden daha fazla sevebileceği bir varlığı dünyaya getirmesinin olağanüstü bir duygu olduğunu söyler. Yapılan araştırmalar mı yanlış, çocuk sahibi olanlar mı doğruyu söylemiyor bilinmez, çocuğu olanların mutluluk seviyesi düşüyor, çocukların büyüyüp yuvadan ayrılmasıyla yükseliyor. Bardağın dolu tarafından bakıldığında bu duygu sorumlulukla açıklanabilir. Karar sizin, işte sıra dışı araştırma ve detayları;
Harvard Üniversitesi Psikoloji Profesörü Daniel Gilbert’in araştırmalarına göre; çocuğu olanların hayat tatminleri yükseliyor ama gündelik hayatı mutsuzlaşıyor. Araştırmaya göre, çocuksuz çiftler en mutlu insanlar.
Çocuk sahibi olmanın getirdiği ağır sorumluluk duygusu, geleceğe dair duyulan aşırı kaygı, çocukla birlikte sosyal hayatın kısıtlanması ve sırf onun için pek çok şeyden feragat edilecek olmasının dehşet verici korkusunu hissedenler çoğalıyor.
Çocuk sahibi olunca paranoya geliştirenler ve stres yüklenenler, çocuk bakımının fiziksel zorluğundan bunalanlar ve hormonlarının baskısına dayanamayanların sayısı artıyor. Bu durum ebeveynlerin çocuklarını istemedikleri veya sevmedikleri anlamına gelmiyor fakat mutlu da olmuyorlar. Sadece yaşlanma korkusundan kurtulup bir an önce çocuklarının büyüyüp yuvadan uçmalarını bekler hale geliyorlar.
Daniel Gilbert’ın araştırmasından çıkan daha ilginç sonuçlar da var. Ebeveynlerin çocuklarıyla ilgilendikleri zaman hissettikleri mutluluk, ev işi yaparken hissettikleriyle aynı seviyede. Çocukla ilgilenirken hissedilen mutluluk oranı, spor, alışveriş ya da sosyalleşirken hissedilen mutluluktan kat be kat az. Sonuçlar, çocuklarla ilgilenirken keyifli ve neşeli anların olmadığı anlamına da gelmiyor. Genelde akılda kalan ve fotoğraflara yansıyanların da bu özel anlar olduğu ortaya çıkıyor.
Araştırmanın sonuçları mutluluğun evliliğin ilk yıllarında arttığını ve hatta bebek gelmeden önceki altı ay boyunca tavan yaptığını ortaya koyuyor. İnsanlar çocuklarına harcadıkları zaman, emek ve paranın bir geri dönüşü olması gerektiğini düşünerek mutlu olduklarına ikna oluyorlar.
Bir ürünü ne kadar yüksek meblağa satın alırsak o kadar iyisine sahip olacağımız sanrısı çocuklar için de geçerliliğini koruyor. Çocuğa ne kadar çok emek, zaman ve para harcanırsa o kadar mutlu olunur yanılgısına düşülüyor. Mutluluk, çocuklar ergen olduklarında en düşük seviyesine geliyor, onlar büyüyüp evden ayrıldıklarında yeniden başlangıç seviyesine yükseliyor.
Konuyla ilgili farklı görüşler, çeşitli bakış açıları bulunuyor. Akademik çevre çocuk sahipliğine merakla yaklaşıyor. Nottingham Üniversitesi’nden Richard Tunney evrimsel anlamda ürememiz gerektiğini, dolayısıyla çocuk sahibi olmanın bizi yine evrimsel anlamda mutsuz etmemesi gerektiğini söylüyor. Ona göre çocuk sahibi olmak değil de çocuk sahibi olmaya müsait olmayan modern toplum şartları bizi mutsuz ediyor. Kadının “erkek gibi” yetişmesi, sosyal hayatta aktif olması, anne olmasıyla kariyerinin yara alması, çekirdek aileyle beraber ortaya çıkan bakıcı ya da kreş sorunları, çocuğun özellikle de eğitimi için su gibi harcanan paraların aile bütçesini sarsması gibi konular ebeveynleri mutsuz ediyor.