İstikamet gökyüzü
Tarihin ilk dönemlerinden bu yana insanoğlu, gökyüzüne bakarak varlığını anlamlandırmaya çalıştı. Göğe çıkmak, insanların en büyük tutkularından biri haline geldi. Dilden dile yayılan birçok efsane gökyüzüne yapılan yolculukları anlattı. Antik Mısır’dan Sümerlere, Yunanlılardan Azteklere kadar birçok medeniyetin hükümdarları göğe yapılan yolculuklarla kendini meşrulaştırdı.
Gökyüzünün gizemli ve erişilemez konumu insanların, bir yandan korku diğer yandan hayranlık duymalarına neden oldu. En değerli görülen tüm varlıklar gökyüzünde ikamet etti. Çok tanrılı dinlerde, tanrılar göğün farklı katlarında kendilerine yer buldular. Yine ancak çok değerli insanlar bu katlara çıkabilme şansını yakaladılar. Rönesans döneminin büyük şairi Dante de kutsal bir aşkla bağlandığı sevgilisi Beatrice’ye ancak tanrılar katında, gökyüzünde olmayı yakıştırdı. “İlahi Komedya” şiiri ile göğe yükselerek, sevgilisinin yanına yaptığı yolculuğu aktardı.
Harvard Üniversitesi Osmanlı Araştırmaları Vakfı’ndan Prof. Dr. Gönül Tekin, kültürlerarası etkileşimin izini sürmeye adamış hayatını. İnsanlık tarihinin en eski metinleri olan Sümer-Akad edebiyatında insanoğlunun gökyüzüne çıkmasını anlatan iki efsane var. İlkinde, çocuğu olmayan Sümer hükümdarı Etena, doğum bitkisini bulmak için bir kartalın sırtında tanrı Anu’nun katına yani arşa çıkıyor. İkincisinde ise din adamı Adapa, sorgulanmak üzere bir melek eşliğinde gökyüzüne getiriliyor ve burada kendisine sunulan ölümsüzlük ekmeğini reddederek insanoğlunu ölümlülüğe mahkum ediyor.
İki hikayenin de etkisi, hem kendi çağlarında hem de sonraki yüzyıllarda edebiyattan resme kadar birçok sanatta kendine gösteriyor. Tekin; Sümerliler’in yaşamın döngüsü için var ettikleri hikayelerin; Leyla ile Mecnun, Romeo ve Juliet gibi büyük aşk hikayelerine dönüştüğünü keşfetmiş. Sümerlilerin ülkesini fethedip onların büyük uygarlığından etkilenen Akatlar bu hikayeleri ticaret yollarıyla Fenikelilere taşımışlar. Fenikeliler de yerleştikleri Kıbrıs halkına ve oradan Antik Yunan’a aktarmışlar. Yunanlıların ardından Roma’ya geçen hikayeler Bizans’ta da yaşamış ve bugünlere kadar ulaşmış.