Nereye bakıyorsun öyle?
Teknolojideki gelişmeler George Orwell’in 1984 romanını gerçeğe dönüştürdü. Artık mahremiyet diye bir kavram söz konusu değil. Herkesin her şeyi biliniyor. Çoğu bilgiyi biz “gönüllü” veriyoruz, kalanları ise haberiniz bile olmadan öğreniveriyorlar. Bu bilgilerin ne amaçla kullanılacağı ise tamamen ele geçirenin niyetine bağlı…
Müzik, sinema, televizyon ve siyaset dünyasının en ünlü isimleri. Bu isimleri bir araya getiren şey ise hepsinin özel yaşamlarının internette yayınlanması, mahremiyetlerinin ayaklar altına alınması. Tabii bunlar sadece ünlü oldukları için gündeme gelen isimler. Benzer nedenler yüzünden intiharlarla, cinayetlerle gazetelerin üçüncü sayfalarına haber olan yüzlerce kurban daha var.
Bu, işin bir boyutu. Diğer yanda Facebook ve benzeri siteler sayesinde ortaya çıkan “paylaşım” merakımızın fıkra gibi örnekleri var. Ünlü ya da ünsüz fark etmez; yüz milyonlarca insan ne yapıyor, ne düşünüyor, ne yiyor, ne içiyor, nerede, ne yapıyor, sürekli paylaşımda. Artık hepimizin tatilde nereye gittiğini, akşam yemeğinde ne yediğini herkes biliyor.
Hepimiz teşhirciyiz
İşte Radikal gazetesinden bir haber: Yedi yıllık mahkumiyet cezasını doldurmaya çok az bir zaman kala Hollesley Bay Hapishanesi’nden kaçan Craig Lynch adlı mahkum, çıkar çıkmaz ilk iş olarak bir Facebook sayfası açtı ve kaçak yaşamında neler yaptığını paylaşmaya başladı. Lynch’in nerede ne yaptığını Facebook’tan takip etmeye başlayan polis kısa bir süre içinde “teknik takip” yardımıyla kaçağı yakaladı.
Özetle, hepimizin mahrem bilgileri ve görüntüleri, bazen kendi isteğimizle, bazen bizim bilgimiz dışında teşhir edilebiliyor, kamuya açılıyor. Bu sayede yazdığımız her kelime, neredeyse yaptığımız her hareket, her konuşmamız, hatta alışverişlerimiz, sağlık kayıtlarımız, devletlerin ve bazı şirketlerin özel arşivlerinde birikiyor.
İnternette yaptığınız her işlem, ziyaret ettiğiniz siteye kadar her şey gözetleniyor. Mahremiyetler ve bireysel özgürlükler elektronik gözetimle ortadan kalkıyor. İstedikleri anda bütün hayatımız, kişiliğimiz, ilişkilerimiz hakkındaki en mahrem bilgileri bile ortaya çıkarıyorlar. Artık nerelerde sörf yapıyorsunuz, internetten neler satın alıyorsunuz biliniyor.
Komşun seni gözetliyor
Örneğin, “merhaba” dışında hiçbir samimiyetinizin olmadığı komşunuzun ismini internet üzerinden aratın. Birkaç dakika içinde tam adını, okuduğu okulları, arkadaşlarını, fotoğraflarını, eşinin okuduğu okulları, tuttuğu takımı, politik görüşlerini, çalıştığı işyerini ve çeşitli forumlara yazdığı mesajları bulabilirsiniz.
Elde edilen bu bilgilerle de söz konusu kişinin telefon numarasından, aldığı maaşın miktarına, maaşına ne oranda zam yapıldığına, kaç yıldır çalıştığına, Bağ-Kur maaşını hangi bankanın şubesinden çektiğine, diploma notunun kaç olduğuna, su, elektrik ve telefon faturalarına ve ÖSS’den aldığı puana kadar pek çok bilgiye ulaşmak mümkün hale geliyor.
Sanal dedektifler
Öyle ki, internette artık sanal dedektiflik hizmeti ilanlarından geçilmiyor. “Artık eşler, sevgililer, arkadaşlar birbirini aldatamayacak!” sloganıyla hareket eden bu dedektifler dilediğiniz kişinin sesli cep telefon kayıtlarına, aldığı ve gönderdiği aşk mesajlarına ulaşıyor. Gizli numaraların, gizlediği özel telefonların, analog cihazların şifresini çözerek, ne zaman, nereyi aradığına, nereden arandığına dair dökümleri çıkarıyor.
Sadece telefonlar da değil. Diyelim sizi aldattığından şüphelendiğiniz eşiniz görüşmeleri internet üzerinden sürdürüyor. Ve siz bilgisayarı şifreli olduğu için, mesaj kutusunu kıramadığınız için girip bakamıyorsunuz. Sanal dedektif eşinizin kişisel bilgisayarına giriyor, bilgisayarda ve online ortamında kullandığı şifreyi kırıyor. Geçmiş, anlık ve gelecek e-mail yazışmalarını, chat yazışmalarını döküyor. Hard disk’teki her dosyaya ve dokümana ulaşıyor. Aldatma içerikli diyalogların yaşandığı zamanlama bilgilerini çıkarıyor.
Özetle her hareketimiz takip altında. Ve de sadece bizde değil. Bütün dünyada hemen hemen böyle. Özellikte terör korkusu fişlemeyi adeta rutin hale getirdi. 11 Eylül saldırılarından sonra bütün dünyada özgürlüklerin teröristlere çok fazla imkan tanıdığı görüşünden hareketle çeşitli anti terör yasaları çıkarıldı ve kişilerin sürekli izlenmelerinin yolu daha da açıldı. Mesela Amerika’da, internet üzerinden yapılan her türlü yazışmanın, e-mail’lerin bir yıl süreyle saklanması kanunen zorunlu kılındı. Ayrıca cep telefonlarıyla yapılan mesajlaşmalara da istenildiği anda ulaşılıyor. Çünkü bu yazışmalar da cep telefonu hizmeti veren şirketlerce saklanıyor.
Yani, George Orwell’in ünlü 1984 romanında anlattığı “Büyük birader”, teknolojinin de desteğiyle hayat bulmuş durumda. Orwell’in romanında gözlenenler, ne zaman, tam olarak kim tarafından gözlendiklerini bilmedikleri için, gözetimin bağımlı birer nesnesi haline gelir. “Büyük Göz” her zaman bizi izlemektedir ve artık gizli olan hiçbir şey kalmayacaktır.
1984 yılı geçeli yaklaşık 30 yıl oldu. Orwell’in öngördüğü gibi bir devlet kurulmadı ancak onun tahmin edemediği ölçüde gelişen teknoloji, kişilerin politik olarak olmasa da teknik olarak her şekilde izlenmesine imkan sağladı.