Apple’ın 5 gerçeği
Apple… Tabiatı gereği ikonik ve etrafı mitlerle örülü bu şirketi nasıl değerlendirmeli?
Geçen sonbaharda, Apple’ın piyasa değeri 660 milyar Dolar’dı. Bu rakam Amazon, Facebook, Google, Microsoft, 2 adet Nokia ve 3 tane Blackberry’nin toplam piyasa değeri ediyor! Fakat sonrasında Apple’ın hisse fiyatları yüzde 35 düştü. Dünyanın en değerli şirketinin bir anlamda karizması çizildi. Peki, ters giden neydi?
1) Apple durmaksızın yenilik üreten bir makine değil
Apple, devrim yaratacak bir sonraki ürünün garantisini vererek kendisine yönelik ilgiyi korudu ve tüketicilerin bu inancı sayesinde büyüdü: iPod, iPhone ve iPad… Fakat hatırlamak gerekiyor ki, Apple’ın bu kuantum sıçramalarının hiçbiri hızlı ve şiddetli olmadı. İlk iPhone piyasa çıktığında, iPod’un üzerinden 6 sene geçmişti ve iPhone ile iPad arasında ise tam 3 yıl vardı. Bu ürünlerin benimsenmesi, hatta daha da ileri gidersek çağımızın bu ürünlere adaptasyonu uzun bir zaman aldı. iPad’in 100 milyon rakamına ulaşması 2 yıl, iPhone için neredeyse 4 yıl ve iPod için 6 yıl gerekti. Elbette tüketiciler, “Acaba sıradaki ne?” beklentisi içine girdiler. Wall Street, piyasaya sürülecek yeni ürünün giyilebilir bilgisayar mı yoksa ses kontrollü TV mi olduğu konusunda Apple’ın hiçbir açıklama yapmamasına oldukça kızgın. Wall Street’in isteklerine göre hareket etmemesi, Apple’ın en büyük problemlerinden biri olarak görülüyor.
2) Başarısının sırrı artarak ilerleyen bir inovasyon süreci
Steve Jobs’ın büyüsü yepyeni ürün gruplarını tasavvur edebilme becerisiydi. Ürün geliştirme ve iyileştirmeleriyle tüketicilerini sürekli şaşkına çeviren Apple’ın parmak ısırtan bu efsanevi hikayesi bitip tükenmeyen yaratıcı kapasitesinden kaynaklanıyordu. Apple’ın bu bir avuç ürününden esinlenerek rakipleri tarafından geliştirilen kaç farklı ürünün gözden kaçırılmış olabileceği de dahil olmak üzere, Apple’ı rakiplerinden ayıran o kendine has itibarı, deyim yerindeyse bu çok “sağlam” ürünlerden kaynaklanıyordu. Bugün bildiğimiz ve sevdiğimiz Apple ürünleri, ilk çıktığı dönemdeki sürümlerinden oldukça farklı. 2001’de iPod piyasaya ilk çıktığında çılgınca müzik dinleme devriminin başlangıcı oldu fakat Apple 2005’te Nano’yu piyasaya çıkarana kadar da iPod’un hiçbir patlama yapmadığını hatırlayalım. Apple, klasik versiyonları Nano, Mini, Shuffle, HP tarafından dağıtılan ve pazarın yüzde 70’ine sahip Touch da dahil olmak üzere iPod’un iki farklı versiyonunu sunduktan sonra bu akım hızlandı ve o zaman devrim sayıldı. Apple aynı taktiği iPhone ve iPad’de de tekrarladı. 2007’de piyasaya sürülen iPhone’un satışları 3GS’in lansmanıyla birlikte arttı. Yılın son çeyreğinde ise, iPhone 4, 4S ve 5 ABD’de en çok satan akıllı telefonlar arasında ilk beş arasında yer aldı. 2010’da satışa çıkan iPad’in üzerinden iki yıl içinde dört kuşak geçti, Apple’ın hisse senedi dalgalanmaları uzadı fakat son çeyrekte ihraç edilen tabletlerin yüzde 43’ü yine iPad oldu.
3) Kendine özgü itibarı yardımcı olduğu kadar yaralayıcı
“Apple kendi başarısının kurbanı…” Piper Jaffray analisti Gene Munster böyle diyor. Apple’daki inovasyon bilimi ve bu konudaki yetenek neredeyse tüm dünyaya yayıldı. Onun tekrarlayan bu başarısının kaynağı gereğinden fazla küçük ve gereğinden fazla geç algısı yaratmasıyla ilgiliydi. Bazı tüketiciler, son ürün Tweaks yüzünden hayal kırıklığına uğradılar ve satın almak için fiyatların düşmesini bekliyorlar. Bu gidişatta bir aksama olmasına neredeyse kesin gözüyle bakıyorlar. Geri kalanı ise gelecek nesillerin de birer Apple hayranı olması ve talep yaratabilmek adına şirketin bazı yenilikleri kendine sakladığını düşünüyor. iPhone 5, Apple’ın piyasaya sürdüğü en son ürün. İlk haftasında 5 milyon gibi bir satış rakamına ulaşan iPhone 5 en hafif, en ince ve en hızlı satan iPhone oldu. Apple’ın bu başarısı çok farklı kalite standartlarına sahip pek çok insanın beklentilerini karşılayabilmesiyle bağıntılıydı. Bu etkiye ünlü yönetmen M. Night Shyamalan’ın ismi verilmiş: Pek çok insan beklenmedik şeyi bekliyor. Peki, tahmin edin bu durum neye sebep oluyor? Tüketiciyi şaşkına çevirmek gittikçe zorlaşıyor.
4) Jobs’un mirası şirketi zora sokuyor
Apple salt duygularla yönetilmiyor. İşteki elle tutulur değişiklikler gereğinden fazla sorun yaratıyor. Steve Jobs 2011’in sonuna doğru öldüğünde, Apple’ın eşi benzeri görülmemiş pazar payının sona ereceğini iddia eden pek çok spekülasyon çıktı. Fakat bunun yerine şirketin hisse senetlerinin değeri artmayı sürdürdü. Çünkü Jobs’ın ölümünün gereğinden fazla abartıldığı düşünülüyordu. Onun ölümünden sonra Apple efsane olacak ürünler üretmeye devam etti. Jobs’ın ruhunu somutlaştırmak için onun devrettiği işleri desteklemek en önemli konuydu. Apple’ın yeni sahibi şimdi Tim Cook’tu. Daha önce kendisinin sahip olduğu pozisyona Jobs’ın en yakın sırdaşlarından ve Apple’ın üst düzey yöneticilerinden Scott Forstall’ı getirdi. Hem yatırımcı he tüketici, Jobs sonrası Apple’da neler olacağını gerçekten hala merak ediyor.
5) Savaşmadan asla büyüsünden vazgeçmiyor
Apple’ın “Oz Aurası” da denen her şeyi bilme becerisi, özenle korunan bir kültür. Jobs paranoyakça bir gizlilikle Apple’ı bir sır perdesinin altına sakladı. “Sonraki büyük şey” her ne ise hakkında hep söylentiler dolaştı. Jobs’ın ölümüyle birlikte Wall Street de dahil bu yaklaşım hiç kimseyi eskisi kadar rahatsız etmiyor. Bu arada rakipleri bu söylenti boşluğunu dolduruyor. Örneğin Google, Google TV ve fütüristik gözlük projesi Google Glass’ı lanse etmek için çok fazla zaman harcadı. Google’ın bu projeyle ilgili olarak takındığı şeffaf tutum Apple’dan oldukça farklıydı. Fakat her ikisinin de etkisi ilginin devamlılığını sağlamak ve beklentiyi ölçmek üzerine kurulmuştu. Asıl soru şu: Apple sahip olduğu büyücü şapkasını koruyup, üzerindeki gizlilik örtüsünü muhafaza edecek mi, yoksa daha sıradan bir marka olarak mı yoluna devam edecek? Böyle bir geçiş ve onun süreci Apple için çok zor olacaktır. Gizlilik örtüsünü çıkarıp atması karşısında tüketicileri ve yatırımcıları nasıl bir tepki verecek? Eğer Apple beklenmedik ve olağanüstü bir ürünü lanse ederse tüm bu sorular tarihe karışacak. Eğer Apple başka bir iPod, iPhone, iPad üretecek olursa… İşte biz de o zaman Apple sayesinde her zaman yaptığımızı yapmaya devam edebileceğiz: Beklemek ve merak etmek…