Gezegenin DNA’sı
Lawrence Berkeley Ulusal Laboratuarı’nda Janet Jansson’ın buzdolabındaki pek çok plastik kabın içi silme toprak dolu. Bu toprak numuneleri donmuş Antartika’dan tutun Kansas’taki bir çiftliğe kadar dünyanın farklı yerlerinden geliyor ve “Yeryüzü Mikrobiyom Projesi”ne temel teşkil edecek verileri taşıyor. Bu olağanüstü çabanın tek bir amacı var: Gezegenimizdeki mikropların hayata nasıl destek olduklarını çözmek.
İçinde çer çöp, pislik, gübre gibi her türlü materyalin bulunduğu her gram toprak örneği, binlerce yaşam türünün genetik bilgisini taşıyor. Üstelik bu bilgi deposunun kapasitesi 100 terabaytı aşacak kadar çok! Bu yaratıklar, karbonu ayrıştırıyor, bitkileri tohumluyor, organik materyallerin çözünmelerini sağlıyor ve bizim hala çok az anlayabildiğimiz pek çok görevi yürütüyor.
Problem ise mikropların ayrıştırıldıkları plastik gibi en aldatıcı endüstriyel organizmalara aynı zamanda bağımlı hale gelmeleri… Jansson “Onlar bulundukları ortamda topluluklar halinde yaşar ve bu kuvvetli işbirliğini kırmak çok zordur” diyor. Bilim insanları DNA avına çıkmak yerine, hangi organizmaya ait olduklarına bakılmaksızın toprakta ya da deniz suyundaki tüm genleri ayrıştırmanın peşindeler. Planları küresel bir “Gen Atlası” çıkarmak… Sonrasında besin maddelerinin ve atıkların ekosistem içinde nasıl oradan oraya taşındığını hesaplamaya çalışacaklar. Bu araştırmalar, en sonunda, mühendis mikropların biyoyakıtı nasıl ürettiklerini hatta karbon döngüsünü nasıl kontrol ettiklerini anlamamıza izin verecek.
Küçücük canlıların koskoca bir ekosistemi nasıl şekillendirdiğini haritalandırmayı amaçlayan Yeryüzü Mikrobiyom Projesi’nin yürütüldüğü üç merkez bulunuyor. İlki bakteri dengesi sürekli takip edilen Manş Denizi. Projede görevli bilim insanları “bitkisel planktonlar” olarak bilinen mikroskobik boyuttaki deniz bitkilerinin popülasyon değişimini tahmin etmeye ve bu sayede bir sonraki sezon hangi tür ve kalitede balıkların beklenmesi gerektiğini kestirmeye çalışıyorlar.
İkincisi, ABD’nin Kansas, Iowa ve Wisconsin gibi birbirine komşu eyaletlerindeki işlenmemiş topraklardan alınan ve bölgedeki bakteri popülâsyonunun aşağı yukarı aynı olduğunu gösteren numuneler. Örneğin mısır gibi ekinlerin bozkırın mikrobik dengesini büyük ölçüde değiştirdiği keşfedilmiş.
Üçüncüsü Meksika Körfezi… Bilim insanları petrol yiyen bakterilerin mekanizmalarının nasıl çalıştığını çözmeye çalışıyor. BP’nin sebebiyet verdiği büyük facia yüzünden deniz yüzeyine yayılan petrolün bu bakteriler tarafından nasıl tespit edildiğini ve facianın uzun dönemli çevresel etkilerini analiz etmeye çalışıyorlar.