Markalar İçin Hikaye Anlatımı Neden Önemli?
İletişim zor zanaat; insanlar arasında bile çoğu zaman kazalara neden olabilirken bir de markaların tüketicilerle kurduğu iletişimi düşünün, bıçak sırtı!
Rekabetçi bir pazarda pek çok farklı iletişim kanalında farklı profillerdeki tüketicilere ulaşmak hiç kolay değil. İletişim ve pazarlama ekipleri ip üzerinde yürüyen cambaz misali aradan sıyrılmak için tüm yeteneklerini göstermek ve yaratıcı olmak zorunda. Tüketiciye dokunan, ilgisini çeken ve hafızasında kalan favori iletişim yöntemlerinden biri hikaye anlatımı, pazarlama sektöründe modası asla geçmiyor. Giderek daha fazla marka, hikayelerin gücünü anlıyor. Duygusal hikâye anlatımı, markalaşma ve farkındalığın yanında, pazardaki en büyük “performans güçlendirici” olarak karşımıza çıkıyor.
Hikaye anlatımı ne sağlar?
Tüketicilerin zihin ve kalplerinde yer edinmeyi başarabilen markalar, büyüyüp gelişmeyi ve yeni pazarlara girme olanaklarını artırıyor. Duygusal pazarlama, tüketicilerin ikna süreçlerinde duyguların gücünden yararlanan bir strateji sunuyor ve tüketicinin markaya yönelik algılarını şekillendiriyor. Disney ve Coca-Cola gibi ikonik markalar, marka hikayelerinin izleyicileriyle bağ kurma gücünü uzun zaman önce fark ettiler.
Hikayenin gücüyle yükselen pek çok örnek var. Axel Springer Brand Studios’un, Vaay markasını 12 ayda alanında Avrupa’nın en büyük markasına dönüştürerek %300 satış sağlamayı başarması, bunun en güzel örneklerinden biri.
Hikaye tek başına ya da bir seferlik olduğunda sonuç almak çok zor. Sürdürülebilir, birbirini anlamlı bir şekilde geliştirerek aynı mesajın altını çizen hikayelerle tüketicilerin zihninde gerçeklik etkisi artıyor. THY, Nike ya da Apple gibi küresel markalar değerleri paylaşmak, satışları artırmak ve rakiplerinden ileride olmak için kullanıcılarıyla başarılı ilişkiler ve bağlantılar kurarak onları hikayelerine ortak ediyorlar.
Hikayenin içeriği nasıl olmalı?
İyi hikâyeler duyguları yansıtıp güven ve aidiyet oluşturarak marka, ürünler ve insanlar arasındaki bağlantıyı güçlendiriyor. Bu da tüketicilerin bağ kurabileceği içerikler üretmek anlamına geliyor. Kurgusu, duygusu ve akışı güçlü, sürdürülebilir, hedef kitle odaklı içerikler klasik reklam araçlarının elde edebileceğinden çok daha yüksek dönüşüm ve daha fazla potansiyel müşteri sağlayabiliyor. Unutmayın, iyi hikayeler bizi şaşırtırlar, düşündürürler ve hissetmemizi sağlayarak akılda kalırlar. Fikir ve kavramları, grafiklerle dolu bir PowerPoint’in asla yapamayacağı şekilde hatırlamamıza yardımcı olurlar. Bunu doğru anlayan ve kullanan markalar, hem yeni müşteri kazanma hem sadık müşterisini memnun etme konusunda başarılı sonuçlar elde ediyorlar.
İster gerçek ister kurgu olsun, hepimiz hikaye dinlemeyi seviyoruz…