İletişimde değişmeyen tek şey, değişim
İletişim sektöründe neler değişti, nasıl değişti? Bu değişimi sindiremeyen kurumları gelecekte yok olma tehlikesi bekliyor. İndeks İçerik İletişim Danışmanlık Kurucusu ve CEO’su Yaprak Özer, iletişim sektöründe yaşanan değişimi anlatıyor.
İletişimin gelişen teknolojiyle beraber farklılaşan müşteri/tüketici beklentileri ile doğrudan ilgisi bulunuyor. Artan beklentiler, standardı yükselen kalite talebi kurumları daha güçlü iletişim stratejileri geliştirmeye itiyor. Peki, bu işin bir üst ya da alt sınırı bulunuyor mu? Hayır! Çünkü dünya, geçmişe nazaran çok daha büyük bir hızla gelişip değişiyor. Bu değişime ayak uydurmak ise sert küresel rekabet koşulları altında ayakta durabilmek için elzem. İndeks İçerik İletişim Danışmanlık Kurucusu ve CEO’su Yaprak Özer, İçerik Fabrikası’nın kurumsal iletişime dair sorularını yanıtladı. Faaliyet raporlarından medya ilişkileri eğitimlerine dek, kurumsal iletişim dahilindeki tüm noktaları enine boyuna ele alan Özer “İçerik söz konusu olduğunda herkesin ezberi bozuldu” diyor.
Kurumsal iletişim ve araçlarındaki değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kurumsal iletişimi son 10-20 yılda, diğer sektörlerden ayıran özellik “değişim”. Belki çok klasik olacak ama gerçekten iletişim sektöründe değişmeyen tek şey değişim. İletişim sektörü çok değişiyor, dönüşüyor ve biz bu değişimi o kadar hızlı, yoğun yaşıyoruz ki, nerede değiştiğimizi çok da tarif edemiyoruz. İlk tespitim; kurumsal iletişim anlamında Türkiye’deki kurumların bir bölümünde hiçbir şey değişmediği yönünde. Bir bölümünde ise neredeyse dünyanın lokomotif kurumsal iletişim anlayışına yakın anlayışlar yaşanıyor. Yani aslında iki anlayış arasında uçurum var. Kurumsal iletişimde değişmeyen ve geleneksel olarak hala devam eden şeyler ya geleneksel üretim ve geleneksel yönetim anlayışını benimseyenlerde ve bu işi yalnızca para değil ama zaman maliyetini de harcamaya göze almayan firmaların kurumsal anlamda yaklaşımıyla özetlenebilir. Diğerlerinde ise değişen şey kurumsal iletişimde fonksiyon bazlı yaşayan iletişim. Bunların her ikisi de bana kalırsa çok önemli şeyler.
Günümüzde içerik ihtiyaçları ne yönde gelişiyor?
Herkesin kendince bir içerik ihtiyacı var ve bu yüzden herkesin ezberi bozuldu. Çok çeşitli konularda “Bu renk, bu ton, bu hedef kitle, bu teknik altyapı, bu bakış açısında içerik istiyorum” gibi talepler duymaya başladık. İletişimdeki asıl zorluk da bu. Yani pek çok konuda kişiye özel dediğimiz şeyler iletişimde de yaygınlaştı. Neden özel? Müşteriler özel hissetsin diye olabilir ama aslında ihtiyaca cevap verdiği için özel. Benim 70 milyona hitap eden bir şeye ihtiyacım yok. “Bana özel” olması için hedef kitlem sırf kadınlarla sınırlı olabilir, erkeklerle sınırlı olabilir veya başka bir özellikle… Bu durumda girişimci için yeni güzel günlerin başladığını söyleyebiliriz.
Medya ilişkileri eğitimlerinden bahsedecek olursak…
Medya ilişkileri eğitiminde “kriz iletişimi” göze çarpan bir çalışma oldu. Aslında kriz iletişimini geçtiğimiz yıllardan daha farklı yorumluyoruz. Geçtiğimiz yıllarda kriz iletişimi deyince, daha suni krizler üzerinde duruyorduk. Bu yıl yaptığımız kriz iletişiminde neredeyse firmaların her gün başına gelen krizleri yorumlayan bir iletişim oldu. Adına kriz iletişimi demek mümkün mü bilmiyorum. Ama krizin yeni normal olduğunu düşünerek, firmalara krizi normalleştiren süreçlerde eğitim verdik. Geçtiğimiz on yıl öncesindeki kriz iletişimi şu an için normal iletişim oldu. Medya iletişimlerinde verdiğimiz eğitimlerin içeriği çok değişti. Gerçekten de artık keskin ve net çizgilerle ifade edebileceğimiz anlatımlar geride kaldı. Artık vakalar üzerinden simülasyonlar daha dikkat çekici, daha etkili, daha gerçekçi ve daha öğretici.
Kurumsal iletişimin önemli bir parçası olan kurumsal dergilerde son bir yılda ne değişti?
Geleneksel kurumsal dergilerde çok değişiklik yaşanmadı. Dergi piyasasının statik duruşu kurum içindeki dergilerin sabit çizgisiyle paralel gidiyor. Kurumlar ne yazık ki bu noktada bir türlü yenilenemiyorlar. Aslında kurumsal iletişimcilerin kurum dergilerine bakışlarında farklı dokunuşlara ihtiyaç var. Evet daha fazla dijital, elektronik yayıncılık yapıyoruz ama o kadar çok yerden besleniyor ki, bunlara yepyeni formatlar ve yepyeni fonksiyonlar üretmek lazım. Parça parça, aylık, iki aylık üç aylık işler geride kaldı. Biz ise kurumsal iletişime hala devam ediyoruz. Elbette kurumun kendi çalışanı ile buluşması gerekiyor. Yerine yenisini koyamayanlar bu dergilerle devam ediyor. Biz yenilik olarak derginin yerine portal içerikleri öneriyoruz. Mikro siteler, özel portaller, belki mobil uygulamalar ve daha fazlası… Çağ artık bunları gerektiriyor, bunları sunuyor. İçerik Fabrikası’nın farkı da zaten buradan ortaya çıkıyor. Belli temalardan daha küçük, daha çabuk okunan içeriklere daha sık ihtiyaç var.
Pekiyi ya faaliyet raporları?
Faaliyet raporu bir mecburiyet… Zamanında çıkması gerekiyor. Bunu bir kenara koyacak olursak dün hazırladığımız faaliyet raporları ile bugünküler arasında çok fark olduğunu söyleyebiliriz. Biz de kurumsal olarak değiştik, iş ortaklarımızı trende yönlendirmek ve demode olandan uzaklaştırmak için çok çaba sarf ettik. Örneğin geçmişte tasarım yönünden çok şaşaalı raporlar hazırlayabiliyorduk. Ancak bugün için böyle tasarımlar çok uygun değil. Bugüne baktığımızda yaptığımız raporların geçmişe nazaran daha tempolu, daha fonksiyon bazlı olduğunu söyleyebiliriz. Yani artık raporlar birer zorunluluk olmak yerine, gösterişten uzak, keyifle okunan, yeterince bilgiyle dolu birer doküman niteliği taşıyor. Böyle olması da firmaların kurumsal kimlikleri, imajı ve elbette kurumsal iletişim yönünden daha sağlıklı ve yararlı.